Ukrayna ihtilafıyla ilgili gerilimler, Rusya'nın potansiyel bir nükleer çatışmaya ilişkin uyarılar yayınlamasıyla tırmandı; bu, AB'nin yaptırımlar ve Kırım'ın tartışmalı ilhakı konusundaki kararlı duruşuyla aynı zamana denk geldi. AB, Rusya'ya yönelik yaptırımları kaldırmayı veya ilhakı resmen tanımayı reddederek pozisyonunu korudu.
Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergei Shoigu, güncellenmiş nükleer doktrine atıfta bulunarak, Rusya'nın Batılı ülkelerden gelen saldırganlığa, hatta konvansiyonel bir saldırı durumunda bile nükleer silah kullanma hakkını savundu. Avrupa askeri hazırlıklarıyla ilgili endişeler dile getirildi ve Shoigu, Ukrayna'daki birlik konuşlandırmalarının Rusya ile NATO arasında doğrudan bir çatışmaya dönüşebileceğini ve potansiyel olarak daha büyük bir çatışmayı tetikleyebileceğini öne sürdü.
Bu uyarılar, Londra'daki başarısız barış görüşmelerinin ardından geldi; burada Kırım'ın Rus toprağı olarak tanınması ve yaptırımların kısmen kaldırılması konusunda anlaşmazlıklar devam etti. Bu arada, Avrupa'nın Ukrayna görüşmelerine katılımına yönelik çabalar, Londra'daki bir toplantının iptal edilmesinin ardından aksamalarla karşılaştı. Trump'ın özel elçisi Steve Witkoff aktif olarak yer aldı ve bu yıl Kremlin'e dördüncü ziyaretini planlıyor; Trump, Zelensky'nin onayı şartıyla, ihtilafı çözmek için Putin ile potansiyel bir anlaşmaya sahip olduğunu iddia ediyor. Ancak, raporlar Rusya yaptırımlarını hafifletme konusunda çatışmalar olduğunu ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun bu fikre karşı çıktığını gösteriyor.
Karmaşıklığı artıran bir diğer unsur da, Rusya'nın Kasım 2024'te kabul edilen güncellenmiş nükleer doktrini, kendi topraklarına veya müttefiki Belarus'un topraklarına yönelik saldırılara, kritik bir tehdit oluşturan konvansiyonel silahlarla bile yanıt verilmesi de dahil olmak üzere, nükleer silah kullanım koşullarını özetliyor. Bu durum, konvansiyonel ve nükleer çatışma arasındaki çizgilerin bulanıklaşması konusunda tartışmalara ve endişelere yol açtı.