Sinerestezi, duyusal yolları birbirine bağlayan nörolojik bir olgu olarak, müzik endüstrisi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Billie Eilish, Kanye West ve Lorde gibi sanatçılar, sinestezik deneyimlerinin müziklerini nasıl şekillendirdiğini açıkça dile getirmiştir. Bu durum, bireylerin sesleri renkler, şekiller veya dokular olarak algılamasına olanak tanır ve yaratıcı süreçlerini etkiler.
Billie Eilish, haftanın günlerini ve müzikal öğeleri renklerle ilişkilendirerek şarkı yazımına yön verir. Kanye West, sesleri görsel bir şekilde algılar ve müzikal eserlerini birer tablo olarak tanımlar. Lorde ise notalara ve bestelerine renkler atfeder; bunu "Green Light" adlı şarkısında görebiliriz.
Hans Zimmer, film müziklerinde renk paletlerine bağlı müzikal motifler kullanarak sinematik gerilim yaratır. Charli XCX, müziği renklerle görür ve bu da besteleri ve performanslarını etkiler. Frank Ocean'ın kromestezisi, albümünün adı olan "Channel Orange"a ilham vermiştir. Tame Impala'dan Kevin Parker da renk kodlu yaratıcı süreçler sergiler.
Bu sanatçılar, sinerestezinin müziği çok duyulu bir deneyime dönüştürme gücünü gösterir. Bu durum, yenilikçi ve duygusal açıdan etkileyici sanatsal ifadeye olanak tanır ve dinleyicinin deneyimini zenginleştirir. Onların benzersiz algıları, çağdaş müzikte çeşitli ve yenilikçi ses manzaralarının oluşmasına katkıda bulunur.