Gezegen sessiz ama derin bir dönüşüm geçiriyor. İklim değişikliği, binlerce yıldır Dünya üzerindeki yaşamı şekillendiren doğal ritimleri yeniden şekillendiriyor. Yoğunlaşan sera gazı emisyonları, küresel sıcaklıklarda sürekli bir artışı tetikleyerek mevsimlerin ritmini, gücünü ve başlangıcını değiştiriyor.
En belirgin belirtilerden biri, kışların giderek kısalmasıdır. Son araştırmalar, soğuk mevsimlerin süresinde her geçen on yılda sürekli bir azalmaya işaret ederken, yazlar hakimiyetlerini genişletme eğilimindedir. IPCC'den elde edilen veriler bu eğilimi doğrulamakta ve Kuzey Yarımküre'nin birçok bölgesinde kışın daha geç başlayıp erken sona erdiğini belirtmektedir.
Daha kısa ve ılıman kışlar, birçok hayvan türünün atalardan kalma göç ve üreme düzenlerini bozmaktadır. Bu durum, fizyolojisi ve davranışı soğuk sıcaklıklarla yakından bağlantılı olan kuşları ve memelileri etkilemektedir. Biyolojik ritimler ve çevresel değişiklikler arasındaki senkronizasyon eksikliği, bu türler için ciddi hayatta kalma sorunlarına yol açabilmektedir.
Mevsimsel döngülerdeki değişiklik, geleneksel ekim ve hasat zamanlarını istikrarsızlaştırarak, mahsul verimliliğini ve gıda güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Daha erken ilkbaharlar, daha yoğun yazlar ve daha geç sonbaharlar, çiftçileri değişen ve öngörülemeyen koşullara uyum sağlamaya zorlamaktadır. Bu durum, hasatlarında önemli kayıplar yaşama riskini yaratmaktadır.
Kışların kısalması, öncelikle iklim değişikliğine atfedilebilen birbirine bağlı faktörlerle doğrudan ilişkilidir. Karbondioksit, metan ve diğer sera gazlarının emisyonları rekor seviyelere ulaşmıştır. Bu emisyonlar atmosferde ısıyı hapsederek küresel ısınmaya yol açmaktadır.
Isınan Arktik, jet akımlarını değiştirerek daha dalgalı ve istikrarsız hale getirmektedir. Normalde kış koşullarını sürdüren soğuk hava kütleleri, erken kaymakta veya parçalanmakta, bu da kışların süresini azaltmaktadır. Arktik, deniz buzunu kaybetmekte ve kar örtüsü azalmakta, bu da Dünya'nın daha fazla ısı emmesine neden olmaktadır.
Kış süresindeki azalma, birçok türün mevsimsel döngülerini değiştirmektedir. Bitkiler, daha kısa kışlar ve daha sıcak sıcaklıklar nedeniyle daha erken çiçek açmaya başlamaktadır. Bu durum, çiçeklerin mevcudiyetiyle senkronize olmayan arılar gibi böcek tozlayıcıların yaşam döngüleriyle uyumsuzluklar yaratmaktadır.
Daha sıcak sıcaklıklar, istilacı türlerin daha önce kendilerini kuramadıkları bölgelerde hayatta kalmalarına olanak tanımaktadır. Bu türler, yerli türlerle kaynaklar için rekabet etmekte ve genellikle onların yer değiştirmesine veya yok olmasına neden olmaktadır. Soğuk iklimlere adapte olmuş türler, habitat kaybıyla karşı karşıya kalmakta ve bu da onları sınırlı veya yaşanmaz alanlara taşınmaya zorlamaktadır.
Hükümetler ve topluluklar, aşırı hava koşullarına dayanacak şekilde tasarlanmış altyapıları güçlendirmelidir. Stratejiler, sulak alanların restorasyonu ve yeşil çatılarının teşvik edilmesi gibi doğa temelli kentsel çözümleri içermektedir. Bu eylemler, sıcaklık artışlarını hafifletmekte ve aşırı iklim olaylarının etkisini azaltmaktadır.